86 yılında evlendik biz. "Evin dışından" geçen köpekleri ayrı bir yazı konusu yaparım daha sonra da; "evin içinden" geçenleri anlatayım dedim bugün.
İlk olarak akvaryumumuz oldu kocaman. Oğlum 2,5 yaşındaydı; akvaryumcu abisine evde "annem, babam, ben bir de balıklar yaşıyoruz" demişti. Ve yıllar boyu onların maskotu olmuştu. Depremde dükkanını kaybeden o abisi ile gönül dostluğumuz halen devam eder.
İlk akvaryum da da en son yine japon balıkları vardı.
Çok büyüdükleri için güvendiğimiz bir yerin havuzuna yollamıştık.
Bu resimdeki akvaryum 2.cisi
ve depremdeki bizi çok üzen tek kayıplarımız.
(üzeri sadece o an için, yanındaki kuştan dolayı kapalı)
Bu balıklara yem alma işi benimdi( bütün alışverişler gibi). Eşim istediği için canlı yem de alırdım. Bir gece uyandım,uykulu gözlerle buzdolabını açtım. Benim koymadığım bir kavanoz var içerde, kapaksız. "Ne bu yahu" diye elime aldım ki, anaaa canlı yemler. Kavanozu 4.kattan aşağı bir sallamışım. Eşim sonra çok üzüldü. Ben de " gece gece ya senin üstüne atlayıp sıkı bir kavga edecektim. (Ki aniden uyanmak hiç sevmediğin bir şey, şoka uğrayacaktın) Ya hırsımı onlardan çıkaracaktım. Sen ucuz kurtuldun" dedim.
O arada çok çok çok kuş dönemi de başladı.
Bir oda onlara tahsis edilecek kadar çok. Sayıları 30-40 arası değişirdi.
Annesinden ayrılan kimi yavrular, benim omuzumda,
ensemdeki saçlarımın arasına yerleşip, büyümeye devam ettiler.:)
Hooop kaptan şoför,
Hıııım, annemin mutfağını
Seyrekte olsa annesinin bakmayı reddettiği yavrular
eşimin şefkatli eline kalırdı.
Anneleri kendi yedikten sonra,
ağızlarına kusarak onlara yedirir ya..
Yemleri ona benzer macun haline getirir, onunla beslerdi.
Bu bey ise ilk kuşumuz ve tek konuşan oğlan "Aşık"
Onu konuşturma işi doğal olarak eşimindi. Kuşta talimatları ondan aldığından, aynı onun sesi ile konuşurdu. Derdim ki eşime: "Sen işe gidiyorsun sesin evde kalıyor. Yani yine senden kurtulamıyorum." :)
O da bana: " İşe gidiyorum, yine senin gibi bir titizle uğraşıyorum. Yani bende senden kurtulamıyorum!"
İşyerinde yanındaki memur arkadaşı, sürekli ayakkabılarını dikizlermiş, yere toz, çamur filan döküyor mu diyerek.:))
Kuşların yemleri yüzünden -apartmanın sarmaşığından
tırmanan- karıncalar, balkondan kuş odasına doğru
koridor boyu çift hatlı otoban oluşturmuşlardı.
Tabi ki bu "karıncalar" resmi evin içinde çekilmedi.:))
Bu sağdaki ise, serçe yavrusu. :)
Yuvadan düştüğünü sandık ilk önce.
Ama sanırız annesi tarafından
özürlü olduğu gerekçesi ile atılmıştı.:(
Ona da aynı macun mamadan verdik tabi. Ama ilk günler kesinlikle ağzını kendi açmıyordu, eşim zorla yediriyordu. Sonra sonra ağzını açmaya ve devamında kendi yemeye de başladı. Kanatları normalden kısaydı. Çok kısa mesafe uçubiliyordu.
O ayrı bir kafeste kuşların odasında yaşıyor
diğerleri kapalıyken uçarak onların yanına gidiyordu.
Kendisinin farklı bir kuş olduğunu bilmeden
mutlululuğunu bize de çok yoğun hissettirerek bayağı yaşadı.
O bizim, hiç bir zaman kuğu olmayacak
"çirkin ördek yavrumuzdu"..)
(resimde serçe daire içinde işaretli)
Çeşitli zamanlarda alınıp, biraz büyüdükten sonra amcasının bahçeli evine yollanan civcivleeer...
Daha... Daha...Bu resimdeki gibi doğanın içinden gelen kurbağa
(uzun süre poz vermişti hasba),
evin içinde kaybolan su semenderi,
peygamber devesi ve benden gizli balkonda baktıkları su yılanı....
Ve en üst katta oturduğumuz için çatı ile balkon arasında yuva yapan baykuşlarımız.
Bizim oğlan 4-5 yaşlarında iken onlara bir de şiir yazmıştı.
Tabi o söyledi, biz yazıya döktük.:)
Gözleri boncuk boncuk...
Ayakları doncuk doncuk... Filan,filan aklımda bu kadar kalmış şimdi.
Gelip geçenlerden bazıları; en azından elimde resmi olanlar,bunlardı işte.
Sadece kediler olmasın,bu sevgilileri de anayım istedim. :)
Not, Not, Not:
Kocacım diyoooo ki:
Kediler sayesinde onu rahatsız eden titizliğim bayağı azalmış. Bunu kedilere borçlu imişiz. Bu yüzden çok mutluymuuş.
Aşkım yaa, bulmuşum kuzu gibi bir adam. Şunun şurasında biraz naz yapayım deduuuk.:)
Ben her zaman derim ki, Allah'ımın bana verdiği en büyük nimet sensiin.
İşte bu da resmimiz,
Suya düşmüş gölgemiz..
Bu da HAMİŞ olsun:
Ben evlenmeden önce örümcek görünce havaya sıçrayan bir salaktım. Tamam asla bir hayvanın canını acıtmadım. Hayvanlara her zaman, her fırsatta yemek verdim ama hiç elleyemezdim.Ayrıca da bu adamcağızımı bulunca herşeyini sevmiş, ama mesleğinden çokta hoşlanmamıştım.:( Çünkü ben en sevdiğim 2 şey olan ya kitapçı, ya dondurmacı bir kocam olsun isterdiim.
Sonuç olarak: Bu gün ise çoook memnunum.:)
Bir Not daha:
Saydım bu yazıda tam 15 resim var. Kendi rekorumu kırdım değil mi?.:)
Ay tamam artık sustum!
Ve kaçtım!
Patiyle kalııın.
Bu sefer de bize maşallah deyin.:)
Valla son not:
Oğlumun resimlerde görünen yüzünü kestim. Net ortamından korktum iyice çünkü. :(((