2 Kasım 2006 Perşembe

SEN DE Mİ?


(yazının asıl tarihi: 2 Kasım 2006)
Kardanadam artık yok...

Onunla ilk tanışmamız,kışındı sanırım. Bizim Maydanoz,yeni genç kız, daha "bana koca bulun" demeye başlamamış, pencere pervazına (ki çok geniştir) hava almaya çıkar; Kardanadam'da gelir, Allah'ım pencerenin altında durup ne romantik şarkılar söyler, ne tatlı serenatlar yapardı, böyle kibar kibar.

Bayılırdık onun zerafetine, nazikliğine. Biz de bahçe dolusu kedi işine daha sarmamışız o zamanlar. "Bu kesin evden atılma bir kedi, kavgayı filan da beceremiyor, çok kibar" diye aramızda konuştuğumuzu hatırlarım.

Sonra ortadan kayboldu aylarca. Bu arada bizim bahçe kedi doldu (bunun da nasıl olduğunu sırası ile anlatmaya çalışıyorum ara ara). Bol bol leziz yemekler konmaya başladı. Bu kedicikte bunu keşfedince geri döndü bizim buralara.

Ama artık eski kibarlığından eser kalmamıştı, kavgayı iyi öğrenmişti dışarıda geçirdiği bunca zaman da. :((

Kuru yemlere hasretle saldırdığını görünce, önceki tezimizin doğru olduğuna emin olduk. Evet evden atılmıştı, kuru mamayı biliyordu ve çok özlemişti. (son günlerde en nefret ettiğim insan tipleri bunlar, hayvanı hiç tanımadığı dış ortama atanlar) Ben de bol bol koydum ona. Bu ilgi hoşuna gitti, gecelerini de bahçede geçirmeye başladı.

Dışarıda artık bencilliği öğrendiği için yanındaki yuvalara da hiçbir kedimi sokmuyor,-anlamını sonradan çözdüğüm-gözlerini yüzüme dikip berrak berrak bana bakıyordu. Ama kesinlikle el sürmeme izin vermiyordu. Galiba kulağında bir rahatsızlık vardı, çok yakından inceleyemiyordum. Ayrıca çook fena nezleydi,hapşırıyor, burnu çok kötü müzmin bir şekilde akıyordu. Ben de yaptığı huysuzluklara hiç sert tepki vermiyordum ki bana alışsın da tedavisine başlayalım. Tek yapabildiğim onun mamasını kesinlikle ayrı veriyordum, diğerleri hastalanmasın diye.

(Eşim bu konu da beni bayağı korkutuyor çünkü, kuş gribinde ikinci etkilenen hayvan kediler. Kuşlar da bunların artan yemeklerine gelip, bahçeye gübre yolladıkları için, onları kaçırmak için korkuluklar yaptım sağa sola. Maalasef her hayvana yetişemiyorum ne yazıkki :( )

Ben böyle alışmasını beklerken, o da beni dikkatle incelerken,......

Bu biraz dolaşmaya çıkmış. Ben bizim bahçedekilerin yemeğini vermiş, yan tarafımdaki kayınvaldemin bahçesinde doğurmuş olan Anneanne kedi ve yavrularına yemek götürmek için çıktım. Çünkü Anneanne kedi, her yemekte yanıma geliyor ve kesinlikle burda yemeden kendi yerine götürmemi bekliyor. Yolda da benim önümden yürüyüp yol gösteriyor güya. (kedileri tanıttığım yazıdaki resmi böyle bir anda çekilmiş resimdir.) Kardanadamı da bahçeye yemeğe doğru geliyor görünce elimle "DUR" yaptım,bu sadece, bu..

"Biraz dur, 2 dk.için de elimdekini bırakıp dönecem. Sen şimdi miniklere patlatıp, tabağın içine yumulursun ki, maalesef çok kötü nezlesin,akıntılar bulaşıyor." demek istedim.

Anladı hemen el hareketimi ,bana bir bakış baktı:

-SEN DE Mİ? dediğini-de ben anladım.

Zaten ben o zaman, bana dikkatle bakmasının anlamını çözdüm.

Bana öyle bakarak "bak sana güvenicem, güvenmek istiyorum, ben artık ihtiyarım, sığınacak dal olmanı istiyorum."diyordu. Ve beni sıkı takibe almıştı. Ben "Dur"demekle o inşa etmeye çalıştığı güveni sarsmıştım.

Burayı -isteyen gülsün- ben ağlayarak yazıyorum. Bir kedi ne demek istediğini bakışı ile bu kadar güzel anlatır, evet,bana açıkca gözleri ile "sende mi?" dedi.

Pek keşke deme huyum yoktur, ama keşke dönüp ona bir tabağa ayıraydım. Anneanneye sonra gideydim, ama işte o da kuyruğunu sallaya sallaya sabırsızlanıyordu. Zaten hemen dönecektim ne vardı ki bunda.

Dönüp geldiğimde yolun karşısındaki artık otopark gibi kullanılan -deprem enkaz arsasına- uzanmış, başını önüne eğmişti. Hemen bir tabak kuru mama, bir tabakta tavuk götürdüm önüne koydum. Çok şükür ki yedi, ama benim yüzüme bakmadı.

Yemeğini yedikten sonra kalktı gitti, seslendim "gel" dedim, küs küs bir yan bakış attı ve gitti.

Bu onu son görüşüm oldu.

Ertesi gece onu rüyamda gördüm. Bembeyaz vücudunun göğüs,karın arası bir kısmı yoktu.Sadece öylesine yoktu,ama kan da yoktu.Gözleri upuzun kıvrık kirpikliydi-ki gerçekte öyle değildi tabi-onları kırpıştırarak bana tatlı tatlı:"üzülme seni anlıyorum,kötü niyetli değildin, diğer kedilerin sağlığı için yaptın" der gibi baktı.Konuşmadan bende bunu söylemeye çalıştım zaten rüyada.

Uyanınca "Allah Allah bu ne şimdi? dedim.

Dışarı çıkınca öğrendim ki, bir gün önce minibüs beyaz bir kediyi ezmiş. Görmedim ama o olduğunu rüyam bana belli ediyordu zaten. Ama bakkalın "yok ölen o değil başka kedi "demesine inanmak işime geldi. Nerdeyse bir aydır, yanıma kuru mama alıp,diğer apartmanların filan çevrelerine baktım. Bulurum barışırız, o küstüğünden gelmiyor diye kendimi kandırdım.

Nihayet aynı ona benzeyen ama göz rengi farklı bembeyaz kediyi görünce bakkalımız da ölenin o olduğunu teyid etti.

Onu aradığım bu günlerde, annenane kedinin 4 yavrusu birden kayboldu. Bir hayvanın filan zarar vermesine imkan yok; daha çok piyasaya çıkmamışlardı, gizli yuvalarında yatıyorlardı genelde. Bize bile yanaşmıyorlardı henüz.

Anne çağırdı, biz gece gündüz bütün bodrumları filan aradık, yok. Kan da yok hiçbir yerde. Çok üzüldük tabi, kimsenin aklı almadı dördü birden nasıl kaybolur diye. Birde onların üzüntüsü eklendi,

Bize nazar değdi sanırım...